Son yıllarda DC Comic ile Marvel rakabetine iyice esir olmuş Hollywood'un halini beğenmediğimi başta belirterek bu senenin en çok izlenen filmlerini sıralamaya başlıyorum. Bunun sebebini merak edenlere ise cevabım şudur: Elbette çizgi romanların uyarlamalarını müthiş efekler ile geniş perdelerde izlemek zaman zaman bana da seyir zevki verse de Hollywood sadece bunlardan ibaret değil ve olmamalı. Eskiden büyük stüdyolar bir yılda çıkaracakları filmlerde bir denegeye giderdi şimdi ise varsa yoksa çizgi roman uyarlamaları... Ve bu filmlerin aylar süren reklamları yüzünden sanki hiç bitmeyen bir filmin içinde gibiyiz...
İşte 2016'da sinemanın kalesi ABD'de en çok izlenen 10 Film:
1.Finding Dory : Disney Pixar'ın "Kayıp Balık Dori" filmi kimsenin unutamadığı Mavi Tang balığı Dori'yi geçmişiyle ilgili bazı yanıtlar ararken arkadaşı Nemo ve Marlin'le yeniden bir araya getiriyor. Dori neleri hatırlayabilecektir? Ailesi kimdir? Balina dilini nereden öğrenmiştir? Bu sorulara cevap arayan Pixar animasyonu 486 milyon dolarla ABD'de en çok izlenen film oldu.
2.Captain America: Civil War: Marvel'ın 13. filmi, bütün kahramanların yer aldığı ve birbirine girdiği: Captain America Civil War fiminde Steve Rogers'ı, insanlığı koruma yolunda görevlerine devam eden Yenilmez'lerin yenilenmiş ekibinin lideri olarak görüyoruz. Fragmanları çıktığından beri merakla beklenen film ABD gişelerinden 408 milyon doları kasasına koydu.
3.Rogue One: A Star Wars Story: Gareth Edwards'ın yönetmenliğini
üstlendiği Rogue One: Bir Star Wars Story, Ölüm Yıldızı'nın planlarını
çalmayı görev edinen bir grubun mücadelesini ele alıyor. Artık bir
klasiğe dönüşen Star Wars serinin ilk seri dışı filmi, henüz gösterimde
ve 375 milyon doları kasasına koydu. (Filmin hasılatı ve sıralaması
yükselecektir.)
4.The Secret Life of Pets: Çılgın Hırsız ve Minyonlar'a imza atan Chris Renaud'ın yönetmenliğini üstlendiği filmin yazarları ise Brian Lynch ile Cinco Paul & Ken Daurio. Bu ekip Çılgın Hırsız ile harikalar yaratmaya başladı ve ardından Minyonlar şimdi de The Secret Life of Pets... Bu filmin çok izleneceğini tahmin etmiştim ama dördüncü sıraya yerleşecek kadar değil. 368 milyon doları aşan hasılatı ile filmin seriye dönüşeceği garantilendi.
5.The Jungle Book (2016) : The Jungle Book daha önce çizgi film olarak da yapılmıştı. Ve beklenenin üzerinde ilgi görünce Disney önceden çizgi film olarak çektiği filmleri gerçek oyuncular ve görsel efektlerle yeniden çekip vizyona sokmak için kolları çoktan sıvadı bile. The Jungle Book, ABD'de 364 milyon dolar hasılat elde etti.
6.Deadpool: Marvel Comics'in en alışılmadık anti-kahramanı Deadpool, eski bir Özel Kuvvet askeri olan Wade Wilson'un, üzerinde uygulanan zorlu bir deneyin onu hızlandırılmış kendini iyileştirme gücü ve alt egosuyla baş başa bırakmasının hikayesi. Fragmanı çıkar çıkmaz en çok beklenen filmler listesinden düşmeyen anti-kahraman Deadpool 363 milyon dolar ile ABD'de en çok izlenen altıncı film.
7.Zootopia: Tangled (Karmakarışık) ve Bolt çizgi filmlerinin yönetmeni Byron Howard'ın yönetmen koltuğunda oturduğu, Disney'in hiç insan karakteri olmayan üçüncü filmi, Zootropolis adlı büyük ve karmaşık şehirdeki bir polis memuru tavşanın bir tilki ile birlik olup zorlukların üstesinden gelemeye çalışmalarını anlatıyor. Disney'in bu animasyonu oldukça sevildi ve gişeden karşılığını aldı. Film 341 milyon doları evine götürdü.
8.Batman v Superman: Dawn of Justice: Yönetmenliğini Zack Snyder'ın yaptığı filmin başrollerinde, Ben Affleck Batman/Bruce Wayne rolünde, Henry Cavill Superman/Clark Kent, Amy Adams Lois Lane rolünde, Gal Gadot Wonder Woman ve Jesse Eisenberg Lex Luthor rolünde yer alıyor. Bu ekiple yola çıkan DC Comics filmi, ABD'de 330 milyon dolar kazandı.
9.Suicide Squad: Fragmanı çıkar çıkmaz merakla beklenen filmi David Ayer'ın yazıp yönettiği (Fury, End of Watch), başrollerinde; Will Smith, Jared Leto, Margot Robbie, Joel Kinnaman ve Viola Davis'in yer aldığı Suicide Squad, dünyayı kurtarmak için kötü adamların bir araya gelmesini anlatıyordu. Film ABD'de 325 milyon dolar kazandı.
10.Doctor Strange: Doctor Strange”, 2008 yılında “Iron Man” ile yolu açılan Marvel Sinematik Evreni’nin 14. filmi. Diger Marvel filmlerine göre hasılatı az olsa listede onuncu sırada yer alıyor. 228 milyon dolar kazanan filmin devam filmleri bu rakamı aşacaktır.
KAAN OKAN
Yurdum İnsanının Sinema Güncesi
Film izlemeden önce ya da izledikten sonra okuyabileceğiniz, size rehberlik edecek, spoiler içermeyen eleştiri sitemize hoşgeldiniz.
31 Aralık 2016 Cumartesi
31 Mart 2016 Perşembe
YÖNETMENLİKTE YAPARIM OYUNCULUKTA
Sinemanın bazı oyuncularını sadece kamera önünde olmak kesmez. Onlar kamera arkasını da merak ederler ve bu merakları sadece merak olarak kalmaz, 3 2 1 deyip film çekmeye yani yönetmeye başlarlar. İşte kamera önünden arkasına geçen oyuncu yönetmenlerin en başarılıları:
Clint Eastwood |
George Clooney |
Angelina Jolie |
Ben Affleck |
Ben Affleck: Ben Affleck sanki kariyerine başladığından beri oyunculuktan daha çok kamera arkasına hevesli gibi . Matt Damon ile birlikte senaristliğini yaptığı Good Will Hunting / Can Dostum'la En İyi Sanaryo Oscar'ını kucaklamışlardı. Affleck'in yönetmenlik kariyerine göz atacak olursak karşımıza gerçekten iyi çekilmiş filmler çıkıyor. Gone Baby Gone / Kızımı Kurtarın, The Town / Hırsızlar Şehri ve En İyi Film Oscar'ını alan Argo. Ben Affleck'in yönetmenlik kariyeri nasıl ilerleyecek gerçekten merak konusu.
Sean Penn |
Guillaume Canet |
Julie Delpy |
Kaynak : Bant MAG
Derleyen : Kaan Okan
Etiketler:
actor,
Angelina Jolie,
Ben Affleck,
Clint Eastwood,
director,
George Clooney,
Guillaume Canet,
hem yönetmen hem oyuncu,
julie delpy,
oyuncu,
oyuncu yönetmenler,
Sean Penn,
yönetmen
11 Şubat 2016 Perşembe
DESDE ALLA / UZAKTAN
Armando adında 50 yaşında bir adamın 17 yaşındaki sokak serserisi Elder adlı bir gençle tanıştıktan sonra değişen hayatlarını konu alan bir film. Desde Alla. Türkçesiyle Uzaktan. 72. Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan'ın sahibi olan filmin yönetmen koltuğunda ise Lorenzo Vigas oturuyor. Desde Alla, ayrıca New York Üniversitesi'nde sinema eğitimi almış olan Vigas'ın ilk uzun metraj filmi olma özelliğine sahip.
Las Elefantes Nunca Olvidon (Filler Asla Unutmaz) adlı bir kısa filmin yönetmenliğini de yapmış olan Vigas'ın ilk uzun metraj filmiyle Altın Aslan'ın sahibi olması, New York Üniversitesi'nde aldığı sinema eğitiminin yanı sıra sahip olduğu potansiyel vizyonun da göstergesi hiç şüphesiz. Ki söz konusu Desde Alla gibi psikolojik -ki bu çok zordur- ve azınlık olarak da nitelendirebileceğimiz "öteki" tarzdaki insanlara hitap eden -ki bu da çok risklidir- bir film ise. Bütün bunların dışında tarihte ilk kez Venezuela'dan bir filmin Venedik Film Festivali'nde yer aldığı bilgisini de atlamamak gerekiyor tabii. Zira Vigas bu durumdan duyduğu "haklı" gururu şöyle özetlemiş: "Tarihte ilk kez Venezuela'dan bir film Venedik Film Festivali'nde yer aldı. Biz müthiş bir ulusuz. Birbirimizle daha fazla diyalog halinde olacağız ve kötü günleri atlatacağız. Hepinize teşekkür ediyorum!"
Guilermo Arriaga'nın hikayesinden uyarlanan filmin oyuncularına bakacak olduğumuzda başrolde sokak serserisi Elder'i canlandıran genç oyuncu Luis Silva'yı ve Armando'yu canlandıran başarılı aktör Alfredo Castro Gomez'i görüyoruz. Şili Üniversitesi'nde tiyatro eğitimi almış olan Castro'yu yer aldığı çeşitli televizyon dizilerinde ve o dizilerdeki oyunculuğundan aldığı ödüllerin yanı sıra The Club (2015), Kız Kardeşler (2013), No (2012), Post Mortem (2010) ve kendisine hem Cinemanila Film Festivali hem de Havana Film Festivali'nde "en iyi erkek oyuncu" ödülünü kazandıran Tony Monero (2008)'dan tanıyoruz.
Armando'nun kötü emelleri için evine aldığı gençlerden biri olan Elder, Armando'nun komutlarını dinlemeyecek üstüne üstlük onu bir güzel dövecek ve cüzdanını alıp evden kaçacaktır. Fakat bu dayak Armando'nun Elder'e olan ilgisinin önüne geçememiştir. Elder'i bir saplantı haline getirir. Bir kız arkadaşı olan Elder ise bu durumdan başlarda rahatsız olsa da, bundan faydalanır. Bu faydalanma, Elder'e, tamir ettiği arabanın satın alınmasından tutun da hastalandığında evinde özel bakıma kadar gider. Ne var ki en sonunda Elder de Armando için bir şeyler yapmak ister. İlk olarak sohbet arasında sonradan ortaya çıkan babasının ölmesini istediğini söyleyen Armando'nun iki çift sözüne bakar ve Armando'nun babasını öldürür. Daha sonra ise onun duygularına karşılık verir ve onunla beraber olur. Fakat bu durumun kendisinde beklediği duyguları oluşturamayan Armando, Elder'i polise ihbar eder ve Elder bir sabah ekmek almak için çıktığı eve bir daha giremez.
Hayatını tam olarak istediği gibi yaşayamamış ve evine aldığı sokak serserilerinin popolarına bakarak mastürbasyon yapan Armando'yu henüz filmin başlarında ''yaşlı eşcinsel sapık'' ilan etmeden önce filmin devamını izlemek gerekir. Zira, Elder ile yaşayacaklarından haberimiz yok. Ki bu durum filmde, başından saptadığımız sonuçlara da bir darbe niteliği taşıyor. Ters köşe durumu. Ayrıca her ne kadar adının aşk olduğu konusu hakkında pek çok kez sorgulanmaya gidiliyor olsa bile, Armando'nun yaşlı duygusuz bir sapık olmadığı olmadığı kanaatine kolayca varılabilir.
Elder'in film başlarında Armando'yu döverek ''kendince'' kanıtladığı durum aslında Elder'in kendi içinde bir kaçış olabilir miydi? Bir kız arkadaşı olmasına rağmen Elder, Armando'nun kendisine olan ilgisinden hoşlanmış mıydı? Yönetmen Vigas bu durumu net olarak nitelemezken, seyircinin duygu ve ideolojik durumuna paralel olarak geliştirmesini istemiş olabilir. İzleyicisini kendi içinde sorgulamalara götüren film başarılıdr. Elder başlarda Armando'yu aşağılamak için kullandığı ''yaşlı ibne'' sözlerini onunla birlikte olduktan sonra kendi için de kullanacak mıydı? Vigas bu duruma fırsat vermemiş, Elder'in kendi içinde hesaplaşmalarını seyirciye yansıtmamıştı. Ayrıca Elder'in Armando ile birlikte olduğu gecenin sabahında polis tarafından yakalanmış olması bu hesaplaşmaları düşünmeye vakti olmadığının da bir gerçeği.
Yönetmen Vigas, filmde Venezuela'nın sosyo-ekonomik durumuna da alttan alttan dikkat çekmiş. Şöyle ki: bir tarafta sokak serserleriyle dolu, yıkık dökük, bakımsız yerleşimler ve oranın küçük esnafı, diğer tarafta ise gökdelenler, beyaz yakalı insanlar... Vigas bunu yaparken aslında filmin tipik ''burjuva bir eşcinsel aşk'' temasında olmamasını istemesinden de kaynaklanıyor olabilir. Zira Elder de sokak serserliğinin ''avarelik'' algısını oto tamircide çalışarak yıkıyor bence. Ve bütün bunlar aslında filmi tek bir konu altında birleştirmektense izleyicisine geniş bir perspektif sunuyor. Odak noktalarımız sadece Elder ile Armando'nun yaşadıklarıyla sınırlı kalmazken izleyici aktif konuma getirilerek filme dahil ediliyor. Tıpkı yukarda yazdığım -sizin ideolojik ve duygularınıza paralel olarak gelişen- Armando ile birlikte olan Elder'in kendi içindeki hesaplaşmaları.
Teknik açıdan filmi eleştirmeye başladığınızda sizi durduran: Vigas'ın ilk uzun metraj filmi olması ve ona paralel ilk filminin Altın Aslan sahibi olması. Aldığı ödül filmin teknik kısmının tamamının kusursuz olduğu konusu hakkında ölçüt değil. Fakat şunları söyleyebiliriz ki, Vigas teknik aşamada potansiyel vizyonunun avantajlarına sahip. Bu durum da ilerde yapabilecekleri konusunda güçlü sinyaller veriyor. Go Vigas!
Konuk Yazar: ALİ DEMİRTAŞ
http://momamijournalist.blogspot.com.tr/
16 Ocak 2016 Cumartesi
FİLMLER VE ŞARKILAR
Sadece izlemek yetmez, sinemadan elimizden geldiğince faydalanmalıyız, filmlerden çekip çıkarılacak daha bir çok güzel şarkı var…
1) GUARDIANS OF THE GALAXY - COME AND GET YOUR LIFE (REDBONE)
Şarkının orijinali için: https://www.youtube.com/watch?v=nkr77jE5GFY
2) JOHN WICK - THINK ( KALEIDA)
3) THE SECRET LIFE OF WALTER MITTY - SPACE ODDITY ( DAVID BOWIE)
4) BLUE VALENTINE - YOU AND ME (PENNY AND THE QUARTERS)
Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=H8rumyup0Os
5) THE BROKEN CIRCLE BREAKDOWN - THE BOY WHO WOULDN'T HOE CORN
6) GIRL INTERRUPTED - DOWNTOWN (PETULA CLARK)
7) SOUL KITCHEN - MANOLIS (SHANTEL)
8) OLD BOY - THE LAST WALTZ
9) FLASHBACKS OF A FOOL - IF THERE IS SOMETHING ( ROXY MUSIC)
10)DRIVE - NIGHTCALL ( KAVINSKY)
Şarkının orijinali için: https://www.youtube.com/watch?v=MV_3Dpw-BRY
11) DIRTY DANCING - TIME OF MY LIFE
12)MAGNOLIA - SAVE ME (AIMEE MANN)
Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=4c48vs4lwgc
13) THE HOBBIT- MISTY MOUNTAINS COLD
14) GARDEN STATE - NEW SLANG (THE SHINS)
Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=zYwCmcB0XMw
DAMLA KANER
10 Ocak 2016 Pazar
Romandan Sinemaya: Kadının Adı Yok
Kadının Adı Yok Romanı ve Filminin Karşılaştırılması
Duygu Asena'nın romanından hareketle 1987 yılında Atıf Yılmaz ve Barış Pirhasan tarafından senaryosu yazılan bu filmin yönetmenliğini Atıf Yılmaz yapmıştır.
Filmin özeti şu şekilde yapılabilir: İşinden ve kocasından ayrılan Işık, yorgundur, gittiği arkadaşının yazlık evinde iç hesaplaşmaya girer. Çocukluğunu ve babasının üzerinde ki etkilerini, erkeklerle ilişkilerini düşünür. Yanlış bir evlilik yüzünden mutluluğu dışardaki ilişkilerde araması, yalnızlığın getirdiği bunalımdan sonra nasıl ayakta kalacaktır, problemini doğurur. Işık yaşadıklarını yazmaya başlar. Arkadaş evinde bunları yazarken, eve gelen ev sahibinin çevirmen arkadaşı bu notları okur ve aralarında bir dostluk başlar.
Duygu Asena'nın çok satan romanından uyarlanan bu filmin birçok yeri kitapla örtüşmekle birlikte anlatım tekniği açısından farklılıklar taşımaktadır. Roman kronolojik bir anlatımı yeğlerken film de olayların merkezindeki kadının arkadaşının yazlık evine gitmesiyle başından geçenleri yazmaya başladığını, çocukluğu ve gençliğine ait bilgilerin geri dönüş tekniği ile verildiğini görmekteyiz.
Romandaki baş kadın karaktere isim verilmemişken filmde kadın karakterin isminin Işık olduğunu görürüz. Romandaki sert ve baskıcı baba karakteri filmde de mevcuttur ve Işık'ın ileride erkeklerle sorunlu bir ilişki yaşamasının sebebidir. Roman ve filmle ilgili temel farklardan biri de, romandaki anne karakteri babanın gölgesinde ve sözünden çıkmayan bir kişidir, filmde ise yer yer kızının üstüne giden kocasına "Artık yeter" diye çıkıştığını görmekteyiz. Yine romanda az da olsa yer alan kız kardeş karakterine filmde rastlamıyoruz.
Sinema ve Edebiyat birbirinden farklı anlatım tekniklerine, kolaylıklara ve zorluklara sahiptir. Bu romanda yer alan her unsur elbette ki filme konulmamıştır. Romanın sayfalarca anlattığı bir olay sinemada 1-2 dakikada verilebileceği gibi, romanda yer alan her hikaye filmde yer almayabilir. Bu filmde de böyle bir çalışmanın yapıldığını söyleyebiliriz.
Romanda geçen her yan hikayenin filmde yer almadığını, seçilen birkaç yan hikaye ile ana hikayenin güçlendirilmeye çalışıldığını, belirtebiliriz.
Roman ve filmin çatısını oluşturan hikaye birbirine benzerdir. Roman da filmde okuyan ve izleyenlere aynı soruyu sorar? Bu soru, "kadının toplumsal yeri ve önemi nedir" sorusudur ve iki eserde de bu soruyu benzer bir şekilde cevaplar: Kadın toplumda erkeğin arkasında, gölgesindedir. Romanda sözü edilen "modern ilişkiyi" filmde de görmekteyiz. Işık, iş arkadaşlarından Mehmet ile ilişki yaşar. Mehmet'in eşi bundan haberdardır, aynı şekilde Işık'ın kocası Gürkan'ın başka bir kadınla ilişkisi olur ve Işık, bundan haberdardır. Romanda da filmde de verilen bu ilişki tarzı Işık'ın ağzından "Ne yapayım aşık oldum?" şeklinde verilmiştir. Işık bu aşkın bedelini işinden olarak öderken Mehmet'e bir şey olmaması Işık tarafından eleştirilir: "İlişki yaşadık işinden olan ben, olan yine kadınlara oluyor."
Romanda yer alan kimi hikayelerin filmde yer almadığını söylemiştik. Bunlardan biri romanda önemli bir yeri olan başkarakterin ilişki yaşadığı Aydın karakteridir. Bu karakter filmde yer almaz. Romanda Koltuk Değnekli Genç ismiyle başkarakterin iş arkadaşı olarak geçen kişi, filmde Orhan adıyla Işık karakterinin gittiği arkadaşının yazlık evine gelen ev sahibinin arkadaşı olarak karşımıza çıkar. Romanda olduğu gibi filmde de bir ilişki yaşayan bu ikili sonunda ayrılacaktır. Yine romanda geçen başkarakterin hazırladığı bir işi diğer iş arkadaşlarının üslenip sahiplenmeleri filmde de verilmiştir.
Büyük ölçüde roman ve filmin paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz. Sinema yönetmenin sanatıdır ve onun uyarlama yapacağı bir eserde kendi yorumunu görmek mümkündür. Otobiyografik özellikler taşıyan bu romanda da yönetmen eseri istediği gibi ele alıp yorumlamıştır. Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz filmden sonra filmden memnun olmayışını filmde yapım koordinatörü olarak çalışan Leyla Özalp'a şöyle anlatmıştır: "88 Şubat'ında ben Berlin'deyken vizyona giren film, büyük iş yaptı, fakat Atıf Bey filmden pek memnun değildi. Bir telefon konuşmamamızda filmin gösteriminin nasıl gittiğini sorduğumda, 'Rezil olduk Leylacığım, film çok iş yapıyor' dedi. Ben de, 'Neden rezil olalım canım?' diye sorduğumda ise 'Film kötü oldu, ama çok iş yapıyor ondan!' diye yanıtladı. Filmin iyi olmadığı ne yazık ki Atıf Bey'in düşüncesi değildi. Neredeyse bütün eleştirmenler aynı düşünüyordu; 'Bu kez olmamış, başarısız bir film!' " (Leyla Özalp, Seni Seviyorum Sinema s.244)
KAAN OKAN
30 Kasım 2014 Pazar
ROMANDAN SİNEMAYA
İşte romandan sinemaya uyarlanan ve hem kitabı hem de filmi iyi olan eserler
Baba (The Godfather) (1972) Mario Puzo'nun Corleon ailesini anlattığı romanı, Francis Coppola'nın dokunuşuyla sinemanın unutulmazları arasında yerini aldı.
1984 (1984) George
Orwell'in en önemli eserlerinden biri olan ütopik romanı "1984" ün
Michael Radford tarafından yapılan uyarlaması, tüyler ürpertici bir
toplumu tasvir ediyor.
Shindler'in Listesi (Schindler's List) (1993)
Steven Spielberg'in bu en ciddi ve trajik filmi Thomas Keneally'nin "Schindler's Ark" romanından sinemaya uyarlandı.
Dövüş Kulübü (Fight Club) (1999) David
Fincher’in, Brad Pitt’i bir mega-star haline getiren filmi yer altı
edebiyatının usta kalemlerinden Chuck Palahniuk’un aynı adlı romanından
uyarlama.
Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) (1994)
Stephen King'in
"Rita Hayworth and Shawshank Redemption" kitabından uyarlanan film, Tim
Robbins ve Morgan Freeman'ın performansıyla büyük beğeni topladı.
Guguk Kuşu (One Flew Over the Cuckoo's Nest) (1975)
Tüm zamanların
en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen filmin başrolünde Jack
Nicholson oynuyor. 1975 yapımı dramatik film, Ken Kesey'in 1962 tarihli
aynı adlı romanından uyarlama.
İngiliz Hasta (The English Patient) (1996)
Michael Ondaatje'nin 300
dile çevrilen romanı, Ralph Fiennes ve Juliette Binoche'un başrolde
olduğu epik bir Hollywood filmi oldu ve 1996 tarihli film en iyi film de
dahil dokuz dalda Oscar kazandı.
Lolita (1997)
Vladimir Nabokov'un en dokunaklı ve incelikli
romanlarından biri olan "Lolita" yı, Stanley Kubrick beyazperdeye
taşıdı. 1962 yapımı filmin başrollerinde James Mason, Shelley Winters,
Sue Lyon ve Peter Sellers oynuyor. Roman, 1997 yılında bu kez Adrian Lyne'nin yönetiminde başrollerinde Jeremy Irons ve Melanie Griffith ile beyazperdeye uyarlandı.
Oliver Twist
Bu ünlü Charles Dickens klasiği pek çok defa sinemaya
uyarlandı. David Lean'in 1948 tarihli müzikali ve 2005 yapımı Roman
Polanski filmi en başarılı ve unutulmaz Oliver Twist uyarlamalarından
sayılabilir.
Tiffany'de Kahvaltı (Breakfast at Tiffany's) (1961):
Truman
Capote'nin muhteşem romanı, Audrey Hepburn'ün muhteşem performansıyla
birlikte 1961 yılında Blake Edwards'ın elinde unutulmaz bir klasiğe
dönüştü.
Ekleyen : KAAN OKAN
Kaynak : Vatan Kitap
15 Kasım 2014 Cumartesi
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI FİLMLERİ
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SİNEMA İLE İMTİHANI
3.Er Ryan'ı Kurtarmak (Saving Private Ryan)
Steven Spielberg tarafından yönetilen, Robert Rodat tarafından yazılan, II. Dünya Savaşı konulu bir savaş filmi.Yüzbaşı John H. Miller (Tom Hanks) ve yanında bulunan askerlerin, diğer üç kardeşi savaş sırasında farklı cephelerde ölen, bunun sonucunda eve dönüş vizesi alan James Francis Ryan isimli askeri bulmaya çalışırken başlarından geçenleri konu almaktadır. Filmin ilk 20 dakikasındaki Normandiya Çıkarması sahnelerinin, dünya sinema tarihindeki yeri ayrıdır. Film eleştirmenleri bu sahneleri aşırı gerçekçi olarak nitelendirmiştir
4. Kapıdaki Düşman (Enemy at the Gates)
Jean-Jacques Annaud tarafından yönetilen 2001 yılı savaş filmi.
Filmin adı William Craig'in Enemy at the Gates: The Battle for Stalingrad kitabından alınmıştır. Genel olarak Sovyet keskin nişancısı Vasiliy Grigoryeviç Zaytsev'in keskin nişancı oluşu ve Stalingrad Savaşı'nda rakibi Alman keskin nişancısı Binbaşı Erwin König'le mücadelesi canlandırılmıştır.
5. Pearl Harbor
2001 yapımı. Başrolünde Ben Affleck, Josh Hartnett, Kate Beckinsale, Alec Baldwin, Tom Sizemore, Jennifer Garner ve Jon Voight oynamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalılar, Avrupa'ya silah ve asker yardımı yapmaktadır. Ama başkan Franklin D. Roosevelt, bu durumdan pek hoşnut değildir. Silah ve asker yardımının arttırılması ve artık Amerika'nın da bu savaştaki yerini alması gerektiğine inanıyordu. Savaş, Avrupa ve Asya'yı sarmışken Amerika binlerce kilometre uzaktan savaşın seyrini değiştirecek hamleler yapıyordu. Japonlar bu gidişe dur demek için barış görüşmelerinin yapıldığı sıralarda, Amerika'yı derinden etkileyecek, kalbinden vuracak bir planın hazırlığını yapıyorlardı. Nihayet bu planlarını 7 Aralık 1941 tarihinde uygulamaya koydular.
6.Soysuzlar Çetesi (Inglourious Basterds)
Quentin Tarantino'nun yazdığı ve yönettiği 2009 yapımı film. Tarantino, İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen filmin ismi için, İtalyan asıllı yönetmen Enzo Girolami Castellari'nin 1978 yapımı olan filmi Quel Maledetto Treno Blindato'dan ilham aldı. Filmde, Brad Pitt (Teğmen Aldo Raine), Christoph Waltz (Albay Hans Landa), Diane Kruger (Bridget von Hammersmark), Mike Myers (General Ed Fenech), Samuel L. Jackson (Anlatıcı) gibi isimler oynadı.
7.Çöküş (Der Untergang)
1945 yılı Nazi Almanyası'nda Adolf Hitler'in son günlerini ve Berlin'in düşüşünü anlatan 2004 yapımı Almanya filmidir. Oliver Hirschbiegel'in yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Joachim Fest isimli tarihçinin yazdığı Inside Hitler's Bunker (Hitler'in Sığınağında) adlı eserden esinlenilmiştir. Son günlere ait anılar kısmen Albert Speer'in kısmen de Hitler'in sekreteri Traudl Junge'un anılarına dayanmaktadır.
8.Das Boot
II. Dünya Savaşı'nda U-96 adlı Alman U-boot mürettebatın konu alan epik savaş filmi. Wolfgang Petersen yönetmenliğinde Almanca çekilen film yaklaşık 3,5 saattir. Savaşta Alman denizcilerin hayatlarını içinde bulundukları psikolojik durumu görsel bir anlatış biçimiyle dile getirmektedir. 1980'deki galasında zamanın ünlü isimleri filmi sonunda Wolfgang Peterson'u ayakta alkışlamıştır. Diğer savaş filmlerinde olmayan bir unsuru barındırarak; savaşın insancıl boyutunu ortaya çıkartmıştır.
9.İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line)
1998 yapımlı James Jones'in eserinden yola çıkarak çekilmiş, Terrence Malick'in yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği, kadrosunda Ben Chaplin, John Travolta, George Clooney,Sean Penn, Nick Nolte, John Cusack gibi ünlü isimleri kadrosunda barındıran ve müziklerini Hans Zimmer'in hazırladığı II. Dünya Savaşı sırasında bir grup askerin stres dolu dakikalarını ve savaş sırası ve sonrasında yaşadıklarını anlatan dramatik bir savaş sinema filmidir.
10.Hayat Güzeldir (La vita è bella)
İtalyan yönetmen Roberto Benigni'in yönettiği 1997 yapımı İtalyan drama filmidir.
II. Dünya Savaşı zamanında karısı ve oğlu ile birlikte Yahudi kamplarına götürülen Yahudi bir babanın ve peşinden giden İtalyan bir annenin, çocuğunu korumak için yaptığı sayısız özveriyi anlatıyor. Film 1998 Cannes Film Festivali'nde Büyük Ödül'ü kazandı. 1999'da 7 dalda Oscar'a aday olan film, en iyi yabancı film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi müzik dallarında bu ödülü kazandı.
Kaynak:Vikipedi
20.yüzyılın ikinci büyük savaşı sayısız filme konu oldu.
Filme alınma konusunda Birinci Dünya Savaşı’na göre daha şanslıydı. Bunun
sebeblerini uzun uzadıya anlatmak isterdim fakat bunu sinema tarihçilerine
bırakıyor ve İkinci Dünya Savaşı’nı konu alan, mutlaka izlemeniz gereken
filmleri sizlere sunuyorum.
1. Schindler'in Listesi (Schindler's
List)
Yönetmenliğini Steven Spielberg'in
yaptığı, 1993 ABD yapımı bir filmdir. II.
Dünya Savaşı sırasında Naziler'in
uygulamış olduğu soykırımdan
binin üzerinde Polonya yahudisinin kurtarılmasında rolü olan Oskar Schindler'i
ve bu kurtarmayı konu edinir.
2. Piyanist (The Pianist)
2002
yılında çekilmiş, yönetmenliğini Roman Polanski'nin yaptığı,
senaryosunu Ronald Harwood'ın, Wladyslaw Szpilman'ın hayatını anlattığı
kitabın üzerine kurduğu filmin konusu şöyledir: Wladyslaw Szpilman,
Polonyalı başarılı bir piyanisttir. II. Dünya Savaşı'nda Almanların
Polonya'yı işgal etmesiyle hayatı kâbusa döner. Yahudi olduğu halde şans
eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur ve Varşova'nın varoşlarında
yaşamaya başlar. Daha sonra Wilm Hosenfeld isimli bir Alman subayının
yardımıyla hayatta kalmayı başarır.
Steven Spielberg tarafından yönetilen, Robert Rodat tarafından yazılan, II. Dünya Savaşı konulu bir savaş filmi.Yüzbaşı John H. Miller (Tom Hanks) ve yanında bulunan askerlerin, diğer üç kardeşi savaş sırasında farklı cephelerde ölen, bunun sonucunda eve dönüş vizesi alan James Francis Ryan isimli askeri bulmaya çalışırken başlarından geçenleri konu almaktadır. Filmin ilk 20 dakikasındaki Normandiya Çıkarması sahnelerinin, dünya sinema tarihindeki yeri ayrıdır. Film eleştirmenleri bu sahneleri aşırı gerçekçi olarak nitelendirmiştir
4. Kapıdaki Düşman (Enemy at the Gates)
Jean-Jacques Annaud tarafından yönetilen 2001 yılı savaş filmi.
Filmin adı William Craig'in Enemy at the Gates: The Battle for Stalingrad kitabından alınmıştır. Genel olarak Sovyet keskin nişancısı Vasiliy Grigoryeviç Zaytsev'in keskin nişancı oluşu ve Stalingrad Savaşı'nda rakibi Alman keskin nişancısı Binbaşı Erwin König'le mücadelesi canlandırılmıştır.
2001 yapımı. Başrolünde Ben Affleck, Josh Hartnett, Kate Beckinsale, Alec Baldwin, Tom Sizemore, Jennifer Garner ve Jon Voight oynamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalılar, Avrupa'ya silah ve asker yardımı yapmaktadır. Ama başkan Franklin D. Roosevelt, bu durumdan pek hoşnut değildir. Silah ve asker yardımının arttırılması ve artık Amerika'nın da bu savaştaki yerini alması gerektiğine inanıyordu. Savaş, Avrupa ve Asya'yı sarmışken Amerika binlerce kilometre uzaktan savaşın seyrini değiştirecek hamleler yapıyordu. Japonlar bu gidişe dur demek için barış görüşmelerinin yapıldığı sıralarda, Amerika'yı derinden etkileyecek, kalbinden vuracak bir planın hazırlığını yapıyorlardı. Nihayet bu planlarını 7 Aralık 1941 tarihinde uygulamaya koydular.
6.Soysuzlar Çetesi (Inglourious Basterds)
Quentin Tarantino'nun yazdığı ve yönettiği 2009 yapımı film. Tarantino, İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen filmin ismi için, İtalyan asıllı yönetmen Enzo Girolami Castellari'nin 1978 yapımı olan filmi Quel Maledetto Treno Blindato'dan ilham aldı. Filmde, Brad Pitt (Teğmen Aldo Raine), Christoph Waltz (Albay Hans Landa), Diane Kruger (Bridget von Hammersmark), Mike Myers (General Ed Fenech), Samuel L. Jackson (Anlatıcı) gibi isimler oynadı.
1945 yılı Nazi Almanyası'nda Adolf Hitler'in son günlerini ve Berlin'in düşüşünü anlatan 2004 yapımı Almanya filmidir. Oliver Hirschbiegel'in yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Joachim Fest isimli tarihçinin yazdığı Inside Hitler's Bunker (Hitler'in Sığınağında) adlı eserden esinlenilmiştir. Son günlere ait anılar kısmen Albert Speer'in kısmen de Hitler'in sekreteri Traudl Junge'un anılarına dayanmaktadır.
8.Das Boot
II. Dünya Savaşı'nda U-96 adlı Alman U-boot mürettebatın konu alan epik savaş filmi. Wolfgang Petersen yönetmenliğinde Almanca çekilen film yaklaşık 3,5 saattir. Savaşta Alman denizcilerin hayatlarını içinde bulundukları psikolojik durumu görsel bir anlatış biçimiyle dile getirmektedir. 1980'deki galasında zamanın ünlü isimleri filmi sonunda Wolfgang Peterson'u ayakta alkışlamıştır. Diğer savaş filmlerinde olmayan bir unsuru barındırarak; savaşın insancıl boyutunu ortaya çıkartmıştır.
1998 yapımlı James Jones'in eserinden yola çıkarak çekilmiş, Terrence Malick'in yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği, kadrosunda Ben Chaplin, John Travolta, George Clooney,Sean Penn, Nick Nolte, John Cusack gibi ünlü isimleri kadrosunda barındıran ve müziklerini Hans Zimmer'in hazırladığı II. Dünya Savaşı sırasında bir grup askerin stres dolu dakikalarını ve savaş sırası ve sonrasında yaşadıklarını anlatan dramatik bir savaş sinema filmidir.
10.Hayat Güzeldir (La vita è bella)
İtalyan yönetmen Roberto Benigni'in yönettiği 1997 yapımı İtalyan drama filmidir.
II. Dünya Savaşı zamanında karısı ve oğlu ile birlikte Yahudi kamplarına götürülen Yahudi bir babanın ve peşinden giden İtalyan bir annenin, çocuğunu korumak için yaptığı sayısız özveriyi anlatıyor. Film 1998 Cannes Film Festivali'nde Büyük Ödül'ü kazandı. 1999'da 7 dalda Oscar'a aday olan film, en iyi yabancı film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi müzik dallarında bu ödülü kazandı.
KAAN OKAN
Etiketler:
Çöküş,
Das Boot,
Er Ryan'ı Kurtarmak,
Hayat Güzeldir,
İnce Kırmızı Hat,
Kapıdaki Düşman,
Pearl Harbor,
Schindler's List,
Soysuzlar Çetesi,
The Pianist,
The Thin Red Line
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)