KARPUZ KABUĞUNDAN
GEMİLER DE YÜZEBİLİR
“Karpuz kabuğundan gemiye binersen çabuk inersin”
tecrübesinin bir tokat gibi yüzüme çarpmasıyla sürüp giden, bu tokadın hüznüyle gemileri yeniden inşa
etmek için can attığım, Türk sineması sohbetlerinde adı geçtiğinde, içimin bir
hoş olduğu filmdir.
Filmi, isminden tahmini duygularla izlemeye başladım.
. .
Bir karpuz sergisi ve karşısında bir cenaze evi,
karpuzcunun gözüyle görülen tabuttaki hareketlilik filmde binbir kurgu
gerektirmeden yaratılan bir heyecana sebep oluyor. Ceviz yeme sahnesi ile
devleşen, Recep’in annesinin filmleri yakmaya götürdüğü ve yaktığı sahnedeki
gerilim ve filmin delisi Ömer ile dağılmayan ilgi…
Recep ile Mehmet sinemaya tutkulu iki iyi arkadaştır.
Köyde yaşarlar ve kasabada yazları çalışmaktadırlar. Recep, karpuzcu çırağı;
Mehmet ise berber çırağıdır. Köylerinde
terk edilmiş bir ahırda ise film projeksiyon makinası yapmaya çalışırlar. Bir gün Nezihe adında bir
kadın karpuzcuya elinde tenekesiyle gelir ve karpuz kabuklarını ineklerine
götürmek istediğini söyler. Recep’ e evini göstermek ister ve böylece Recep
Nezihe’nin kızlarını görür. Kızlardan birisi Recep’ten büyük diğeri ise
küçüktür. Recep, büyük kıza yani Nihal’ e aşık olur. Nihal ise annesinin
ısrarıyla sık sık kahvaltıya getirilen Recep’ e ters davranır. Hesapta olmayan
bu gönül hikayesi yeni gemiler inşa etmek için çok geçerli bir sebeptir.
İçerikten sıyrılıp öz duygularıma geçecek olursam; bu
iki arkadaşın köy yolundaki sohbetlerine arkalarından ayaklarına değecekmiş
hissiyle kulak misafiri olma duygusu paha biçilemezdi belirtmek isterim. Oyuncuların doğallığı, Kütahya hanımlarının
misafirperverliği, bir aşk mektubunun gizlenesi yeri, bir ceviz hikayesi ve
müziğin sahneler arasında bir yudum çay keyfi tadı unutulmaz. “Karpuz
Kabuğundan Gemiler Yapmak” gerçek bir hayat hikayesi, herkesin bir zamanlar
içinde olan tutkularının karaya vuruşunun ve her sonda yeni umutlarla
donanmanın hikayesidir. Yaratıcılığı üstünlük isteyen bir senaristin gözüyle
değil izleyicinin gözüyle ortaya konmuştur.
KONUK YAZAR : SELVİ PINAR KANIK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder