Julian Schnabel in yönetmenliğini yaptığı filmde kızlarımızın çirkin ama karizmatik olarak betimledikleri Javier Bardem'i başrolde izlemekteyiz.Konusu kübalı eşcinsel şair ve yazar Reinaldo Arenas'in hayatini temel alan 'before night falls' Javier Bardem'e En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü' adaylığı getirmiş ancak o yıl Kevin Spacey 'American Beauty' ile ödülü hakkını vererek almıştır.
Filmimiz Reinaldo
Arenas'ın çocukluğunun geçtiği taşrada başlar ve 15 yaşına geldiğinde evden
kaçarak o dönemde Küba'da diktatör yönetici olan Batista'nın yönetimine karşı
ayaklanan 'Rebels'(Asiler) diye adlandırılan Fidel Castro'nun gerilla
ekiplerine katılmasıyla devam eder.Karakterimizin taşradan kaçış sahnesinde
neredeyse 2 dakika rolü olan Sean Penn'i görüyoruz ki kendisi yemeyip içmeyip
İspanyol aksanı çalışmış olabilir bu rol için.Küba Devrimi'nden 2 sene sonra
kahramanımız Havana'ya yerleşir ve burada Havana Üniversitesi'ne başlar.Önemli
bir bilgi olarak şunu söylemek isterim;filmin büyük çoğunluğu Havana’da
geçmektedir ancak Havana diye izlediğimiz şehir Meksika'nın Mexico City
şehridir.
Reinaldo'nun henüz çocukluk sahnelerinden de
anlayabileceğimiz gibi kendisi eşcinseldir ve filmde Castro yönetiminde eşcinsel
olmanın ne demek olduğunu gözümüze soka soka anlatmaktadır yönetmen.İnternetten
okuduğum yorumlardan gördüğüm, tam da beklenildiği gibi yurdum insanı homofobik
yapısıyla eşcinsel sahnelerden rahatsız olmuş , filmi yarısında
terketmiştir.Javier Bardem ise oyunculuğunu konuşturup eşcinsel bir karakteri
olması gerektirdiği gibi canlandırmış.Hani şu adamın gözüne sokulan eşcinsel
tavırlar değil de ellerinin kibar duruşuyla ve hassas ince ruhlu bir adam
oluşuyla karakterin feminenliğini ortaya koymuştur.Küba'da eşcinsel olmak kadar
zor olan diğer bir şey ise yazar olmaktır.Şair ve yazar topluluklarının
düzenledikleri toplantıların rejime karşıt olan düşünceleri kışkırttığı iddia
edildiği için bu yazarlar şairler mahkemelerde yargılanmaktadırlar.Tabi bu
baskı zulüm sahneleri bizlere ne kadar gerçeği yansıtıyor bilemeyiz , sonuçta
filmde bir kapitalist-sosyalist karşılaştırması var.Filmin Amerika ayağında da
kapitalist düzenin acımasız olan yanı abartılmadan gösterilmiştir.Filmin en ağır aktığı hapishane sahnelerine gün gibi
doğan Johnny Depp Bobon ve General olarak 2 farklı rolle resmen şov yapmıştır.
Yönetmenin aynı zamanda heykeltraş ve ressam olması film
karelerinin zaman zaman resim tablosu gibi görünmesine vesile olmuş.Benim
açımdan film izlenmeye değer ve başarılı ancak kolay bir film değil.Ağır akış
temposu yorabilir izleyeni ama kesinlikle izlenmesi gereken bir eser.
DAMLA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder