10 Ocak 2016 Pazar

Romandan Sinemaya: Kadının Adı Yok



Kadının Adı Yok Romanı ve Filminin Karşılaştırılması

Duygu Asena'nın romanından hareketle 1987 yılında Atıf Yılmaz ve Barış Pirhasan tarafından senaryosu yazılan bu filmin yönetmenliğini Atıf Yılmaz yapmıştır.
Filmin özeti şu şekilde yapılabilir: İşinden ve kocasından ayrılan Işık, yorgundur, gittiği arkadaşının yazlık evinde iç hesaplaşmaya girer. Çocukluğunu ve babasının üzerinde ki etkilerini, erkeklerle ilişkilerini düşünür. Yanlış bir evlilik yüzünden mutluluğu dışardaki ilişkilerde araması, yalnızlığın getirdiği bunalımdan sonra nasıl ayakta kalacaktır, problemini doğurur. Işık yaşadıklarını yazmaya başlar. Arkadaş evinde bunları yazarken, eve gelen ev sahibinin çevirmen arkadaşı bu notları okur ve aralarında bir dostluk başlar.

Duygu Asena'nın çok satan romanından uyarlanan bu filmin birçok yeri kitapla örtüşmekle birlikte anlatım tekniği açısından farklılıklar taşımaktadır. Roman kronolojik bir anlatımı yeğlerken film de olayların merkezindeki kadının arkadaşının yazlık evine gitmesiyle başından geçenleri yazmaya başladığını, çocukluğu ve gençliğine ait bilgilerin geri dönüş tekniği ile verildiğini görmekteyiz.

Romandaki baş kadın karaktere isim verilmemişken filmde kadın karakterin isminin Işık olduğunu görürüz. Romandaki sert ve baskıcı baba karakteri filmde de mevcuttur ve Işık'ın ileride erkeklerle sorunlu bir ilişki yaşamasının sebebidir. Roman ve filmle ilgili temel farklardan biri de, romandaki anne karakteri babanın gölgesinde ve sözünden çıkmayan bir kişidir, filmde ise yer yer kızının üstüne giden kocasına "Artık yeter" diye çıkıştığını görmekteyiz. Yine romanda az da olsa yer alan kız kardeş karakterine filmde rastlamıyoruz.
Sinema ve Edebiyat birbirinden farklı anlatım tekniklerine, kolaylıklara ve zorluklara sahiptir. Bu romanda yer alan her unsur elbette ki filme konulmamıştır. Romanın sayfalarca anlattığı bir olay sinemada 1-2 dakikada verilebileceği gibi, romanda yer alan her hikaye filmde yer almayabilir. Bu filmde de böyle bir çalışmanın yapıldığını söyleyebiliriz.

Romanda geçen her yan hikayenin filmde yer almadığını, seçilen birkaç yan hikaye ile ana hikayenin güçlendirilmeye çalışıldığını, belirtebiliriz.
Roman ve filmin çatısını oluşturan hikaye birbirine benzerdir. Roman da filmde okuyan ve izleyenlere aynı soruyu sorar? Bu soru, "kadının toplumsal yeri ve önemi nedir" sorusudur ve iki eserde de bu soruyu benzer bir şekilde cevaplar: Kadın toplumda erkeğin arkasında, gölgesindedir. Romanda sözü edilen "modern ilişkiyi" filmde de  görmekteyiz. Işık, iş arkadaşlarından Mehmet ile ilişki yaşar. Mehmet'in eşi bundan haberdardır, aynı şekilde Işık'ın kocası Gürkan'ın başka bir kadınla ilişkisi olur ve Işık, bundan haberdardır. Romanda da filmde de verilen bu ilişki tarzı Işık'ın ağzından "Ne yapayım aşık oldum?" şeklinde verilmiştir. Işık bu aşkın bedelini işinden olarak öderken Mehmet'e bir şey olmaması Işık tarafından eleştirilir: "İlişki yaşadık işinden olan ben, olan yine kadınlara oluyor."

Romanda yer alan kimi hikayelerin filmde yer almadığını söylemiştik. Bunlardan biri romanda önemli bir yeri olan başkarakterin ilişki yaşadığı Aydın karakteridir. Bu karakter filmde yer almaz. Romanda Koltuk Değnekli Genç ismiyle başkarakterin iş arkadaşı olarak geçen kişi, filmde Orhan adıyla Işık karakterinin gittiği arkadaşının yazlık evine gelen ev sahibinin arkadaşı olarak karşımıza çıkar. Romanda olduğu gibi filmde de bir ilişki yaşayan bu ikili sonunda ayrılacaktır. Yine romanda geçen başkarakterin hazırladığı bir işi diğer iş arkadaşlarının üslenip sahiplenmeleri filmde de verilmiştir.

Büyük ölçüde roman ve filmin paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz. Sinema yönetmenin sanatıdır ve onun uyarlama yapacağı bir eserde kendi yorumunu görmek mümkündür. Otobiyografik özellikler taşıyan bu romanda da yönetmen eseri istediği gibi ele alıp yorumlamıştır. Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz filmden sonra filmden memnun olmayışını filmde yapım koordinatörü olarak çalışan Leyla Özalp'a şöyle anlatmıştır: "88 Şubat'ında ben Berlin'deyken vizyona giren film, büyük iş yaptı, fakat Atıf Bey filmden pek memnun değildi. Bir telefon konuşmamamızda filmin gösteriminin nasıl gittiğini sorduğumda, 'Rezil olduk Leylacığım, film çok iş yapıyor' dedi. Ben de, 'Neden rezil olalım canım?' diye sorduğumda ise 'Film kötü oldu, ama çok iş yapıyor ondan!' diye yanıtladı. Filmin iyi olmadığı ne yazık ki Atıf Bey'in düşüncesi değildi. Neredeyse bütün eleştirmenler aynı düşünüyordu; 'Bu kez olmamış, başarısız bir film!' " (Leyla Özalp, Seni Seviyorum Sinema s.244)

KAAN OKAN

Hiç yorum yok: