31 Aralık 2016 Cumartesi

SİNEMANIN KALESİ ABD'de 2016'da EN ÇOK İZLENEN FİLMLER

Son yıllarda DC Comic ile Marvel rakabetine iyice esir olmuş Hollywood'un halini beğenmediğimi başta belirterek bu senenin en çok izlenen filmlerini sıralamaya başlıyorum. Bunun sebebini merak edenlere ise cevabım şudur: Elbette çizgi romanların uyarlamalarını müthiş efekler ile geniş perdelerde izlemek zaman zaman bana da seyir zevki verse de Hollywood sadece bunlardan ibaret değil ve olmamalı. Eskiden büyük stüdyolar bir yılda çıkaracakları filmlerde bir denegeye giderdi şimdi ise varsa yoksa çizgi roman uyarlamaları... Ve bu filmlerin aylar süren reklamları yüzünden sanki hiç bitmeyen bir filmin içinde gibiyiz...

İşte 2016'da sinemanın kalesi ABD'de en çok izlenen 10 Film:

1.Finding Dory : Disney Pixar'ın "Kayıp Balık Dori" filmi kimsenin unutamadığı Mavi Tang balığı Dori'yi geçmişiyle ilgili bazı yanıtlar ararken arkadaşı Nemo ve Marlin'le yeniden bir araya getiriyor. Dori neleri hatırlayabilecektir? Ailesi kimdir? Balina dilini nereden öğrenmiştir? Bu sorulara cevap arayan Pixar animasyonu 486 milyon dolarla ABD'de en çok izlenen film oldu.





2.Captain America: Civil War: Marvel'ın 13. filmi, bütün kahramanların yer aldığı ve birbirine girdiği: Captain America Civil War fiminde Steve Rogers'ı, insanlığı koruma yolunda görevlerine devam eden Yenilmez'lerin yenilenmiş ekibinin lideri olarak görüyoruz. Fragmanları çıktığından beri merakla beklenen film ABD gişelerinden 408 milyon doları kasasına koydu.



3.Rogue One: A Star Wars Story: Gareth Edwards'ın yönetmenliğini üstlendiği Rogue One: Bir Star Wars Story, Ölüm Yıldızı'nın planlarını çalmayı görev edinen bir grubun mücadelesini ele alıyor. Artık bir klasiğe dönüşen Star Wars serinin ilk seri dışı filmi, henüz gösterimde ve 375 milyon doları kasasına koydu. (Filmin hasılatı ve sıralaması yükselecektir.)









4.The Secret Life of Pets: Çılgın Hırsız ve Minyonlar'a imza atan Chris Renaud'ın yönetmenliğini üstlendiği filmin yazarları ise Brian Lynch ile Cinco Paul & Ken Daurio. Bu ekip Çılgın Hırsız ile harikalar yaratmaya başladı ve ardından Minyonlar şimdi de The Secret Life of Pets... Bu filmin çok izleneceğini tahmin etmiştim ama dördüncü sıraya yerleşecek kadar değil. 368 milyon doları aşan hasılatı ile filmin seriye dönüşeceği garantilendi.




5.The Jungle Book (2016) : The Jungle Book daha önce çizgi film olarak da yapılmıştı. Ve beklenenin üzerinde ilgi görünce Disney önceden çizgi film olarak çektiği filmleri gerçek oyuncular ve görsel efektlerle yeniden çekip vizyona sokmak için kolları çoktan sıvadı bile. The Jungle Book, ABD'de 364 milyon dolar hasılat elde etti.



6.Deadpool: Marvel Comics'in en alışılmadık anti-kahramanı Deadpool, eski bir Özel Kuvvet askeri olan Wade Wilson'un, üzerinde uygulanan zorlu bir deneyin onu hızlandırılmış kendini iyileştirme gücü ve alt egosuyla baş başa bırakmasının hikayesi. Fragmanı çıkar çıkmaz en çok beklenen filmler listesinden düşmeyen anti-kahraman Deadpool 363 milyon dolar ile ABD'de en çok izlenen altıncı film.




7.Zootopia: Tangled (Karmakarışık) ve Bolt çizgi filmlerinin yönetmeni Byron Howard'ın yönetmen koltuğunda oturduğu, Disney'in hiç insan karakteri olmayan üçüncü filmi, Zootropolis adlı büyük ve karmaşık şehirdeki bir polis memuru tavşanın bir tilki ile birlik olup zorlukların üstesinden gelemeye çalışmalarını anlatıyor. Disney'in bu animasyonu oldukça sevildi ve gişeden karşılığını aldı. Film 341 milyon doları evine götürdü.







8.Batman v Superman: Dawn of Justice: Yönetmenliğini Zack Snyder'ın yaptığı filmin başrollerinde, Ben Affleck Batman/Bruce Wayne rolünde, Henry Cavill Superman/Clark Kent, Amy Adams Lois Lane rolünde, Gal Gadot Wonder Woman ve Jesse Eisenberg Lex Luthor rolünde yer alıyor. Bu ekiple yola çıkan DC Comics filmi, ABD'de 330 milyon dolar kazandı.



9.Suicide Squad: Fragmanı çıkar çıkmaz merakla beklenen filmi David Ayer'ın yazıp yönettiği (Fury, End of Watch), başrollerinde; Will Smith,  Jared Leto, Margot Robbie, Joel Kinnaman ve Viola Davis'in yer aldığı Suicide Squad, dünyayı kurtarmak için kötü adamların bir araya gelmesini anlatıyordu. Film ABD'de 325 milyon dolar kazandı.




10.Doctor Strange:  Doctor Strange”, 2008 yılında “Iron Man” ile yolu açılan Marvel Sinematik Evreni’nin 14. filmi. Diger Marvel filmlerine göre hasılatı az olsa listede onuncu sırada yer alıyor. 228 milyon dolar kazanan filmin devam filmleri bu rakamı aşacaktır.



KAAN OKAN

31 Mart 2016 Perşembe

YÖNETMENLİKTE YAPARIM OYUNCULUKTA


Sinemanın bazı oyuncularını sadece kamera önünde olmak kesmez. Onlar kamera arkasını da merak ederler ve bu merakları sadece merak olarak kalmaz, 3 2 1 deyip film çekmeye yani yönetmeye başlarlar. İşte kamera önünden arkasına geçen oyuncu yönetmenlerin en başarılıları:




Clint Eastwood
Clint Eastwood: Aslında Eastwood oyunculuktan yönetmenliğe geçmiş ve en başarılı filmleri çekmiş isimdir dediğimizde herhalde yanlış bir şey yapmamış oluruz. İMDB verilerine göre şu an için Eastwood'un yönettiği 37 film görünüyor. (TV için dizi bölümleri dahil) Unforgiven ve Million Dollar Baby ile yönetmenliği tescillenen Eastwood'un yönettiği filmleri izlemenizi şiddetle tavsiye ederiz.




George Clooney
George Clooney: Beyazperdenin aranan isimlerinden Clooney ilk uzun metrajlı filmi Confessions of Dangerous Mind / Tehlikeli Aklın İtirafları 'ndan beri hem izleyiciler hem de eleştirmenler tarafından ilgiyle takip ediliyor. Hatta ikinci filmi Good Night and Good Luck / İyi Geceler, İyi Şanslar filmi ile En İyi Yönetmen Oscar'ına aday dahi olmuştu. Leatherheads / İkili Oyun, The Ides of March / Zirveye Giden Yol, The Monuments Men / Hazine Avcıları George Clooney'nin yönettiği diğer filmler.




Angelina Jolie
Angelina Jolie: Sinemanın güzel ve gözde oyuncularından Angelina Jolie daha şimdiden biri belgesel dördü de uzun metrajlı kurmaca filme yönetmenlik yaptı. Jolie'nin özellikle son yıllarda oyunculuktan ziyade yönetmenliğe daha fazla önem verdiğini görmemek için kör olmak gerekir. Jolie'nin yönettiği filmlere gelince: A Place in Time, In the Land of Blood and Honey / Kan ve Aşk, Unbroken / Boyun Eğmez, By the Sea / Hayatın Kıyısında ve First They Killed My Father: A Daughter of Cambodia Remembers.





Ben Affleck

Ben Affleck: Ben Affleck sanki kariyerine başladığından beri oyunculuktan daha çok kamera arkasına hevesli gibi . Matt Damon ile birlikte senaristliğini yaptığı Good Will Hunting / Can Dostum'la En İyi Sanaryo Oscar'ını kucaklamışlardı. Affleck'in yönetmenlik kariyerine  göz atacak olursak karşımıza gerçekten iyi çekilmiş filmler çıkıyor. Gone Baby Gone / Kızımı Kurtarın, The Town / Hırsızlar Şehri ve En İyi Film Oscar'ını alan Argo. Ben Affleck'in yönetmenlik kariyeri nasıl ilerleyecek gerçekten merak konusu.







Sean Penn
Sean Penn: Sinema tarihinin en cool oyuncularından Sean Penn birkaç kısa film ve dört uzun metraj sahibi. İlk filmi The Indian Runner ile başlayan kariyeri Into The Wild ile zirveye ulaştı. 2001'de çektiği The Pledge ile Altın Palmiye adayı olan Penn'in yönetmenlik katiyerinde ne yapacağı en çok merak edilen oyunculardan.




Guillaume Canet
Guillaume Canet: Fransız sinemasının dünya sinemasın armağagı Canet, oyunculuk ve yönetmenliği dengeli yürüten isimlerden.Çekiği Tell No One ile çok sayıda ödül ve övgü alan Canet, yönettiği diğer filmler: Blood Ties, Les petits mouchoirs/Küçük Tatlı Yalanlar'dır.



Julie Delpy
Julie Delpy: Şimdiye kadar ikisi kısa altısı uzun metraj film yöneten Delpy, son yıllarda oyunculuktan yönetmenliğe geçen ve en üretken olan isimlerden. Bir yanda Paris'de 2 Gün ile başladığı seriyi devam ettirken diğer yanda diğer filmlerini tasarlayan Julie Delpy'nin yönettiği uzun metrajlara gelince: Looking for Jimmy, 2 Days in Paris, The Countess/Kontes, Le Skylab, 2 Days in New York ve Lolo.


Kaynak : Bant MAG

Derleyen : Kaan Okan

11 Şubat 2016 Perşembe

DESDE ALLA / UZAKTAN


Armando adında 50 yaşında bir adamın 17 yaşındaki sokak serserisi Elder adlı bir gençle tanıştıktan sonra değişen hayatlarını konu alan bir film. Desde Alla. Türkçesiyle Uzaktan. 72. Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan'ın sahibi olan filmin yönetmen koltuğunda ise Lorenzo Vigas oturuyor. Desde Alla, ayrıca New York Üniversitesi'nde sinema eğitimi almış olan Vigas'ın ilk uzun metraj filmi olma özelliğine sahip.

Las Elefantes Nunca Olvidon (Filler Asla Unutmaz) adlı bir kısa filmin yönetmenliğini de yapmış olan Vigas'ın ilk uzun metraj filmiyle Altın Aslan'ın sahibi olması, New York Üniversitesi'nde aldığı sinema eğitiminin yanı sıra sahip olduğu potansiyel vizyonun da göstergesi hiç şüphesiz. Ki söz konusu Desde Alla gibi psikolojik -ki bu çok zordur- ve azınlık olarak da nitelendirebileceğimiz "öteki" tarzdaki insanlara hitap eden -ki bu da çok risklidir- bir film ise. Bütün bunların dışında tarihte ilk kez Venezuela'dan bir filmin Venedik Film Festivali'nde yer aldığı bilgisini de atlamamak gerekiyor tabii. Zira Vigas bu durumdan duyduğu "haklı" gururu şöyle özetlemiş: "Tarihte ilk kez Venezuela'dan bir film Venedik Film Festivali'nde yer aldı. Biz müthiş bir ulusuz. Birbirimizle daha fazla diyalog halinde olacağız ve kötü günleri atlatacağız. Hepinize teşekkür ediyorum!"

Guilermo Arriaga'nın hikayesinden uyarlanan filmin oyuncularına bakacak olduğumuzda başrolde sokak serserisi Elder'i canlandıran genç oyuncu Luis Silva'yı ve Armando'yu canlandıran başarılı aktör Alfredo Castro Gomez'i görüyoruz. Şili Üniversitesi'nde tiyatro eğitimi almış olan Castro'yu yer aldığı çeşitli televizyon dizilerinde ve o dizilerdeki oyunculuğundan aldığı ödüllerin yanı sıra The Club (2015), Kız Kardeşler (2013), No (2012), Post Mortem (2010) ve kendisine hem Cinemanila Film Festivali hem de Havana Film Festivali'nde "en iyi erkek oyuncu" ödülünü kazandıran Tony Monero (2008)'dan tanıyoruz.


Armando'nun kötü emelleri için evine aldığı gençlerden biri olan Elder, Armando'nun komutlarını dinlemeyecek üstüne üstlük onu bir güzel dövecek ve cüzdanını alıp evden kaçacaktır. Fakat bu dayak Armando'nun Elder'e olan ilgisinin önüne geçememiştir. Elder'i bir saplantı haline getirir. Bir kız arkadaşı olan Elder ise bu durumdan başlarda rahatsız olsa da, bundan faydalanır. Bu faydalanma, Elder'e, tamir ettiği arabanın satın alınmasından tutun da hastalandığında evinde özel bakıma kadar gider. Ne var ki en sonunda Elder de Armando için bir şeyler yapmak ister. İlk olarak sohbet arasında sonradan ortaya çıkan babasının ölmesini istediğini söyleyen Armando'nun iki çift sözüne bakar ve Armando'nun babasını öldürür. Daha sonra ise onun duygularına karşılık verir ve onunla beraber olur. Fakat bu durumun kendisinde beklediği duyguları oluşturamayan Armando, Elder'i polise ihbar eder ve Elder bir sabah ekmek almak için çıktığı eve bir daha giremez.

Hayatını tam olarak istediği gibi yaşayamamış ve evine aldığı sokak serserilerinin popolarına bakarak mastürbasyon yapan Armando'yu henüz filmin başlarında ''yaşlı eşcinsel sapık'' ilan etmeden önce filmin devamını izlemek gerekir. Zira, Elder ile yaşayacaklarından haberimiz yok. Ki bu durum filmde, başından saptadığımız sonuçlara da bir darbe niteliği taşıyor. Ters köşe durumu. Ayrıca her ne kadar adının aşk olduğu konusu hakkında pek çok kez sorgulanmaya gidiliyor olsa bile, Armando'nun yaşlı duygusuz bir sapık olmadığı olmadığı kanaatine kolayca varılabilir.


Elder'in film başlarında Armando'yu döverek ''kendince'' kanıtladığı durum aslında Elder'in kendi içinde bir kaçış olabilir miydi? Bir kız arkadaşı olmasına rağmen Elder, Armando'nun kendisine olan ilgisinden hoşlanmış mıydı? Yönetmen Vigas bu durumu net olarak nitelemezken, seyircinin duygu ve ideolojik durumuna paralel olarak geliştirmesini istemiş olabilir. İzleyicisini kendi içinde sorgulamalara götüren film başarılıdr. Elder başlarda Armando'yu aşağılamak için kullandığı ''yaşlı ibne'' sözlerini onunla birlikte olduktan sonra kendi için de kullanacak mıydı? Vigas bu duruma fırsat vermemiş, Elder'in kendi içinde hesaplaşmalarını seyirciye yansıtmamıştı. Ayrıca Elder'in Armando ile birlikte olduğu gecenin sabahında polis tarafından yakalanmış olması bu hesaplaşmaları düşünmeye vakti olmadığının da bir gerçeği.

Yönetmen Vigas, filmde Venezuela'nın sosyo-ekonomik durumuna da alttan alttan dikkat çekmiş. Şöyle ki: bir tarafta sokak serserleriyle dolu, yıkık dökük, bakımsız yerleşimler ve oranın küçük esnafı, diğer tarafta ise gökdelenler, beyaz yakalı insanlar... Vigas bunu yaparken aslında filmin tipik ''burjuva bir eşcinsel aşk'' temasında olmamasını istemesinden de kaynaklanıyor olabilir. Zira Elder de sokak serserliğinin ''avarelik'' algısını oto tamircide çalışarak yıkıyor bence. Ve bütün bunlar aslında filmi tek bir konu altında birleştirmektense izleyicisine geniş bir perspektif sunuyor. Odak noktalarımız sadece Elder ile Armando'nun yaşadıklarıyla sınırlı kalmazken izleyici aktif konuma getirilerek filme dahil ediliyor. Tıpkı yukarda yazdığım -sizin ideolojik ve duygularınıza paralel olarak gelişen- Armando ile birlikte olan Elder'in kendi içindeki hesaplaşmaları.

Teknik açıdan filmi eleştirmeye başladığınızda sizi durduran: Vigas'ın ilk uzun metraj filmi olması ve ona paralel ilk filminin Altın Aslan sahibi olması. Aldığı ödül filmin teknik kısmının tamamının kusursuz olduğu konusu hakkında ölçüt değil. Fakat şunları söyleyebiliriz ki, Vigas teknik aşamada potansiyel vizyonunun avantajlarına sahip. Bu durum da ilerde yapabilecekleri konusunda güçlü sinyaller veriyor. Go Vigas!


Konuk Yazar: ALİ DEMİRTAŞ 
http://momamijournalist.blogspot.com.tr/  
 


   

16 Ocak 2016 Cumartesi

FİLMLER VE ŞARKILAR

Sadece izlemek yetmez, sinemadan elimizden geldiğince faydalanmalıyız, filmlerden çekip çıkarılacak daha bir çok güzel şarkı var…

1) GUARDIANS OF THE GALAXY - COME AND GET YOUR LIFE (REDBONE)

Şarkının orijinali için: https://www.youtube.com/watch?v=nkr77jE5GFY

2) JOHN WICK - THINK ( KALEIDA)

                      Şarkının orijinali içinhttps://www.youtube.com/watch?v=HkhSZyYmpO4

3) THE SECRET LIFE OF WALTER MITTY - SPACE ODDITY ( DAVID BOWIE)

      Şarkının orijinali içinhttps://www.youtube.com/watch?v=ZrZlhD0Oeto

4) BLUE VALENTINE - YOU AND ME (PENNY AND THE QUARTERS)

Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=H8rumyup0Os

5) THE BROKEN CIRCLE BREAKDOWN - THE BOY WHO WOULDN'T HOE CORN
                                                                                Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=wTQi-xdD6CI

6) GIRL INTERRUPTED - DOWNTOWN (PETULA CLARK)

                                                                    Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=Zx06XNfDvk0

7)  SOUL KITCHEN - MANOLIS (SHANTEL)


8) OLD BOY - THE LAST WALTZ



9) FLASHBACKS OF A FOOL - IF THERE IS SOMETHING ( ROXY MUSIC)
  
                       Şarkının orijinali için: https://www.youtube.com/watch?v=2PDp3g1WoSE


10)DRIVE - NIGHTCALL ( KAVINSKY)

                            
               Şarkının orijinali için: https://www.youtube.com/watch?v=MV_3Dpw-BRY

11) DIRTY DANCING - TIME OF MY LIFE 

                         

12)MAGNOLIA - SAVE ME (AIMEE MANN)

                            
                                 Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=4c48vs4lwgc

13) THE HOBBIT- MISTY MOUNTAINS COLD

                            

14) GARDEN STATE - NEW SLANG (THE SHINS)

                            
                         Şarkının orijinali için https://www.youtube.com/watch?v=zYwCmcB0XMw

DAMLA KANER

10 Ocak 2016 Pazar

Romandan Sinemaya: Kadının Adı Yok



Kadının Adı Yok Romanı ve Filminin Karşılaştırılması

Duygu Asena'nın romanından hareketle 1987 yılında Atıf Yılmaz ve Barış Pirhasan tarafından senaryosu yazılan bu filmin yönetmenliğini Atıf Yılmaz yapmıştır.
Filmin özeti şu şekilde yapılabilir: İşinden ve kocasından ayrılan Işık, yorgundur, gittiği arkadaşının yazlık evinde iç hesaplaşmaya girer. Çocukluğunu ve babasının üzerinde ki etkilerini, erkeklerle ilişkilerini düşünür. Yanlış bir evlilik yüzünden mutluluğu dışardaki ilişkilerde araması, yalnızlığın getirdiği bunalımdan sonra nasıl ayakta kalacaktır, problemini doğurur. Işık yaşadıklarını yazmaya başlar. Arkadaş evinde bunları yazarken, eve gelen ev sahibinin çevirmen arkadaşı bu notları okur ve aralarında bir dostluk başlar.

Duygu Asena'nın çok satan romanından uyarlanan bu filmin birçok yeri kitapla örtüşmekle birlikte anlatım tekniği açısından farklılıklar taşımaktadır. Roman kronolojik bir anlatımı yeğlerken film de olayların merkezindeki kadının arkadaşının yazlık evine gitmesiyle başından geçenleri yazmaya başladığını, çocukluğu ve gençliğine ait bilgilerin geri dönüş tekniği ile verildiğini görmekteyiz.

Romandaki baş kadın karaktere isim verilmemişken filmde kadın karakterin isminin Işık olduğunu görürüz. Romandaki sert ve baskıcı baba karakteri filmde de mevcuttur ve Işık'ın ileride erkeklerle sorunlu bir ilişki yaşamasının sebebidir. Roman ve filmle ilgili temel farklardan biri de, romandaki anne karakteri babanın gölgesinde ve sözünden çıkmayan bir kişidir, filmde ise yer yer kızının üstüne giden kocasına "Artık yeter" diye çıkıştığını görmekteyiz. Yine romanda az da olsa yer alan kız kardeş karakterine filmde rastlamıyoruz.
Sinema ve Edebiyat birbirinden farklı anlatım tekniklerine, kolaylıklara ve zorluklara sahiptir. Bu romanda yer alan her unsur elbette ki filme konulmamıştır. Romanın sayfalarca anlattığı bir olay sinemada 1-2 dakikada verilebileceği gibi, romanda yer alan her hikaye filmde yer almayabilir. Bu filmde de böyle bir çalışmanın yapıldığını söyleyebiliriz.

Romanda geçen her yan hikayenin filmde yer almadığını, seçilen birkaç yan hikaye ile ana hikayenin güçlendirilmeye çalışıldığını, belirtebiliriz.
Roman ve filmin çatısını oluşturan hikaye birbirine benzerdir. Roman da filmde okuyan ve izleyenlere aynı soruyu sorar? Bu soru, "kadının toplumsal yeri ve önemi nedir" sorusudur ve iki eserde de bu soruyu benzer bir şekilde cevaplar: Kadın toplumda erkeğin arkasında, gölgesindedir. Romanda sözü edilen "modern ilişkiyi" filmde de  görmekteyiz. Işık, iş arkadaşlarından Mehmet ile ilişki yaşar. Mehmet'in eşi bundan haberdardır, aynı şekilde Işık'ın kocası Gürkan'ın başka bir kadınla ilişkisi olur ve Işık, bundan haberdardır. Romanda da filmde de verilen bu ilişki tarzı Işık'ın ağzından "Ne yapayım aşık oldum?" şeklinde verilmiştir. Işık bu aşkın bedelini işinden olarak öderken Mehmet'e bir şey olmaması Işık tarafından eleştirilir: "İlişki yaşadık işinden olan ben, olan yine kadınlara oluyor."

Romanda yer alan kimi hikayelerin filmde yer almadığını söylemiştik. Bunlardan biri romanda önemli bir yeri olan başkarakterin ilişki yaşadığı Aydın karakteridir. Bu karakter filmde yer almaz. Romanda Koltuk Değnekli Genç ismiyle başkarakterin iş arkadaşı olarak geçen kişi, filmde Orhan adıyla Işık karakterinin gittiği arkadaşının yazlık evine gelen ev sahibinin arkadaşı olarak karşımıza çıkar. Romanda olduğu gibi filmde de bir ilişki yaşayan bu ikili sonunda ayrılacaktır. Yine romanda geçen başkarakterin hazırladığı bir işi diğer iş arkadaşlarının üslenip sahiplenmeleri filmde de verilmiştir.

Büyük ölçüde roman ve filmin paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz. Sinema yönetmenin sanatıdır ve onun uyarlama yapacağı bir eserde kendi yorumunu görmek mümkündür. Otobiyografik özellikler taşıyan bu romanda da yönetmen eseri istediği gibi ele alıp yorumlamıştır. Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz filmden sonra filmden memnun olmayışını filmde yapım koordinatörü olarak çalışan Leyla Özalp'a şöyle anlatmıştır: "88 Şubat'ında ben Berlin'deyken vizyona giren film, büyük iş yaptı, fakat Atıf Bey filmden pek memnun değildi. Bir telefon konuşmamamızda filmin gösteriminin nasıl gittiğini sorduğumda, 'Rezil olduk Leylacığım, film çok iş yapıyor' dedi. Ben de, 'Neden rezil olalım canım?' diye sorduğumda ise 'Film kötü oldu, ama çok iş yapıyor ondan!' diye yanıtladı. Filmin iyi olmadığı ne yazık ki Atıf Bey'in düşüncesi değildi. Neredeyse bütün eleştirmenler aynı düşünüyordu; 'Bu kez olmamış, başarısız bir film!' " (Leyla Özalp, Seni Seviyorum Sinema s.244)

KAAN OKAN