30 Kasım 2014 Pazar

ROMANDAN SİNEMAYA

İşte romandan sinemaya uyarlanan ve hem kitabı hem de filmi iyi olan eserler



Baba (The Godfather) (1972) Mario Puzo'nun Corleon ailesini anlattığı romanı, Francis Coppola'nın dokunuşuyla sinemanın unutulmazları arasında yerini aldı.



1984  (1984) George Orwell'in en önemli eserlerinden biri olan ütopik romanı "1984" ün Michael Radford tarafından yapılan uyarlaması, tüyler ürpertici bir toplumu tasvir ediyor.



Shindler'in Listesi (Schindler's List) (1993)
Steven Spielberg'in bu en ciddi ve trajik filmi Thomas Keneally'nin "Schindler's Ark" romanından sinemaya uyarlandı.


Dövüş Kulübü (Fight Club) (1999) David Fincher’in, Brad Pitt’i bir mega-star haline getiren filmi yer altı edebiyatının usta kalemlerinden Chuck Palahniuk’un aynı adlı romanından uyarlama. 


Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) (1994)
Stephen King'in "Rita Hayworth and Shawshank Redemption" kitabından uyarlanan film, Tim Robbins ve Morgan Freeman'ın performansıyla büyük beğeni topladı. 


Guguk Kuşu (One Flew Over the Cuckoo's Nest) (1975)
Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen filmin başrolünde Jack Nicholson oynuyor. 1975 yapımı dramatik film, Ken Kesey'in 1962 tarihli aynı adlı romanından uyarlama.


İngiliz Hasta (The English Patient) (1996)
Michael Ondaatje'nin 300 dile çevrilen romanı, Ralph Fiennes ve Juliette Binoche'un başrolde olduğu epik bir Hollywood filmi oldu ve 1996 tarihli film en iyi film de dahil dokuz dalda Oscar kazandı.


Lolita (1997)
Vladimir Nabokov'un en dokunaklı ve incelikli romanlarından biri olan "Lolita" yı, Stanley Kubrick beyazperdeye taşıdı. 1962 yapımı filmin başrollerinde James Mason, Shelley Winters, Sue Lyon ve Peter Sellers oynuyor. Roman, 1997 yılında bu kez Adrian Lyne'nin yönetiminde başrollerinde Jeremy Irons ve Melanie Griffith ile beyazperdeye uyarlandı.


Oliver Twist
Bu ünlü Charles Dickens klasiği pek çok defa sinemaya uyarlandı. David Lean'in 1948 tarihli müzikali ve 2005 yapımı Roman Polanski filmi en başarılı ve unutulmaz Oliver Twist uyarlamalarından sayılabilir.


Tiffany'de Kahvaltı (Breakfast at Tiffany's) (1961):
Truman Capote'nin muhteşem romanı, Audrey Hepburn'ün muhteşem performansıyla birlikte 1961 yılında Blake Edwards'ın elinde unutulmaz bir klasiğe dönüştü.


Ekleyen : KAAN OKAN
Kaynak : Vatan Kitap

15 Kasım 2014 Cumartesi

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI FİLMLERİ

 İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SİNEMA İLE İMTİHANI



20.yüzyılın ikinci büyük savaşı sayısız filme konu oldu. Filme alınma konusunda Birinci Dünya Savaşı’na göre daha şanslıydı. Bunun sebeblerini uzun uzadıya anlatmak isterdim fakat bunu sinema tarihçilerine bırakıyor ve İkinci Dünya Savaşı’nı konu alan, mutlaka izlemeniz gereken filmleri sizlere sunuyorum. 




1. Schindler'in Listesi (Schindler's List)
Yönetmenliğini Steven Spielberg'in yaptığı, 1993 ABD yapımı bir filmdir. II. Dünya Savaşı sırasında Naziler'in uygulamış olduğu soykırımdan binin üzerinde Polonya yahudisinin kurtarılmasında rolü olan Oskar Schindler'i ve bu kurtarmayı konu edinir.




2. Piyanist (The Pianist)
2002 yılında çekilmiş, yönetmenliğini Roman Polanski'nin yaptığı, senaryosunu Ronald Harwood'ın, Wladyslaw Szpilman'ın hayatını anlattığı kitabın üzerine kurduğu filmin konusu şöyledir: Wladyslaw Szpilman, Polonyalı başarılı bir piyanisttir. II. Dünya Savaşı'nda Almanların Polonya'yı işgal etmesiyle hayatı kâbusa döner. Yahudi olduğu halde şans eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur ve Varşova'nın varoşlarında yaşamaya başlar. Daha sonra Wilm Hosenfeld isimli bir Alman subayının yardımıyla hayatta kalmayı başarır.




3.Er Ryan'ı Kurtarmak  (Saving Private Ryan)
Steven Spielberg tarafından yönetilen, Robert Rodat tarafından yazılan, II. Dünya Savaşı konulu bir savaş filmi.Yüzbaşı John H. Miller (Tom Hanks) ve yanında bulunan askerlerin, diğer üç kardeşi savaş sırasında farklı cephelerde ölen, bunun sonucunda eve dönüş vizesi alan James Francis Ryan isimli askeri bulmaya çalışırken başlarından geçenleri konu almaktadır. Filmin ilk 20 dakikasındaki Normandiya Çıkarması sahnelerinin, dünya sinema tarihindeki yeri ayrıdır. Film eleştirmenleri bu sahneleri aşırı gerçekçi olarak nitelendirmiştir







4. Kapıdaki Düşman (Enemy at the Gates)
Jean-Jacques Annaud tarafından yönetilen 2001 yılı savaş filmi.
Filmin adı William Craig'in Enemy at the Gates: The Battle for Stalingrad kitabından alınmıştır. Genel olarak Sovyet keskin nişancısı Vasiliy Grigoryeviç Zaytsev'in keskin nişancı oluşu ve Stalingrad Savaşı'nda rakibi Alman keskin nişancısı Binbaşı Erwin König'le mücadelesi canlandırılmıştır.



5. Pearl Harbor 
2001 yapımı. Başrolünde Ben Affleck, Josh Hartnett, Kate Beckinsale, Alec Baldwin, Tom Sizemore, Jennifer Garner ve Jon Voight oynamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalılar, Avrupa'ya silah ve asker yardımı yapmaktadır. Ama başkan Franklin D. Roosevelt, bu durumdan pek hoşnut değildir. Silah ve asker yardımının arttırılması ve artık Amerika'nın da bu savaştaki yerini alması gerektiğine inanıyordu. Savaş, Avrupa ve Asya'yı sarmışken Amerika binlerce kilometre uzaktan savaşın seyrini değiştirecek hamleler yapıyordu. Japonlar bu gidişe dur demek için barış görüşmelerinin yapıldığı sıralarda, Amerika'yı derinden etkileyecek, kalbinden vuracak bir planın hazırlığını yapıyorlardı. Nihayet bu planlarını 7 Aralık 1941 tarihinde uygulamaya koydular.





6.Soysuzlar Çetesi  (Inglourious Basterds)
Quentin Tarantino'nun yazdığı ve yönettiği 2009 yapımı film. Tarantino, İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen filmin ismi için, İtalyan asıllı yönetmen Enzo Girolami Castellari'nin 1978 yapımı olan filmi Quel Maledetto Treno Blindato'dan ilham aldı. Filmde, Brad Pitt (Teğmen Aldo Raine), Christoph Waltz (Albay Hans Landa), Diane Kruger (Bridget von Hammersmark), Mike Myers (General Ed Fenech), Samuel L. Jackson (Anlatıcı) gibi isimler oynadı.




7.Çöküş (Der Untergang)
1945 yılı Nazi Almanyası'nda Adolf Hitler'in son günlerini ve Berlin'in düşüşünü anlatan 2004 yapımı Almanya filmidir. Oliver Hirschbiegel'in yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Joachim Fest isimli tarihçinin yazdığı Inside Hitler's Bunker (Hitler'in Sığınağında) adlı eserden esinlenilmiştir. Son günlere ait anılar kısmen Albert Speer'in kısmen de Hitler'in sekreteri Traudl Junge'un anılarına dayanmaktadır.

  




8.Das Boot 
 II. Dünya Savaşı'nda U-96 adlı  Alman U-boot mürettebatın konu alan epik savaş filmi. Wolfgang Petersen yönetmenliğinde Almanca çekilen film yaklaşık 3,5 saattir. Savaşta Alman denizcilerin hayatlarını içinde bulundukları psikolojik durumu görsel bir anlatış biçimiyle dile getirmektedir. 1980'deki galasında zamanın ünlü isimleri filmi sonunda Wolfgang Peterson'u ayakta alkışlamıştır. Diğer savaş filmlerinde olmayan bir unsuru barındırarak; savaşın insancıl boyutunu ortaya çıkartmıştır.



9.İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line)  
1998 yapımlı James Jones'in eserinden yola çıkarak çekilmiş, Terrence Malick'in yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği, kadrosunda Ben Chaplin, John Travolta, George Clooney,Sean Penn, Nick Nolte, John Cusack gibi ünlü isimleri kadrosunda barındıran ve müziklerini Hans Zimmer'in hazırladığı II. Dünya Savaşı sırasında bir grup askerin stres dolu dakikalarını ve savaş sırası ve sonrasında yaşadıklarını anlatan dramatik bir savaş sinema filmidir.




10.Hayat Güzeldir (La vita è bella)
İtalyan yönetmen Roberto Benigni'in yönettiği 1997 yapımı İtalyan drama filmidir.
II. Dünya Savaşı zamanında karısı ve oğlu ile birlikte Yahudi kamplarına götürülen Yahudi bir babanın ve peşinden giden İtalyan bir annenin, çocuğunu korumak için yaptığı sayısız özveriyi anlatıyor. Film 1998 Cannes Film Festivali'nde Büyük Ödül'ü kazandı. 1999'da 7 dalda Oscar'a aday olan film, en iyi yabancı film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi müzik dallarında bu ödülü kazandı.




KAAN OKAN 


Kaynak:Vikipedi

KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER YAPMAK




KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER DE YÜZEBİLİR

“Karpuz kabuğundan gemiye binersen çabuk inersin” tecrübesinin bir tokat gibi yüzüme çarpmasıyla sürüp giden,  bu tokadın hüznüyle gemileri yeniden inşa etmek için can attığım, Türk sineması sohbetlerinde adı geçtiğinde, içimin bir hoş olduğu filmdir.
Filmi, isminden tahmini duygularla izlemeye başladım. . .








Bir karpuz sergisi ve karşısında bir cenaze evi, karpuzcunun gözüyle görülen tabuttaki hareketlilik filmde binbir kurgu gerektirmeden yaratılan bir heyecana sebep oluyor. Ceviz yeme sahnesi ile devleşen, Recep’in annesinin filmleri yakmaya götürdüğü ve yaktığı sahnedeki gerilim ve filmin delisi Ömer ile dağılmayan ilgi…

Recep ile Mehmet sinemaya tutkulu iki iyi arkadaştır. Köyde yaşarlar ve kasabada yazları çalışmaktadırlar. Recep, karpuzcu çırağı; Mehmet ise berber çırağıdır.  Köylerinde terk edilmiş bir ahırda ise film projeksiyon makinası yapmaya çalışırlar. Bir gün Nezihe adında bir kadın karpuzcuya elinde tenekesiyle gelir ve karpuz kabuklarını ineklerine götürmek istediğini söyler. Recep’ e evini göstermek ister ve böylece Recep Nezihe’nin kızlarını görür. Kızlardan birisi Recep’ten büyük diğeri ise küçüktür. Recep, büyük kıza yani Nihal’ e aşık olur. Nihal ise annesinin ısrarıyla sık sık kahvaltıya getirilen Recep’ e ters davranır. Hesapta olmayan bu gönül hikayesi yeni gemiler inşa etmek için çok geçerli bir sebeptir.


İçerikten sıyrılıp öz duygularıma geçecek olursam; bu iki arkadaşın köy yolundaki sohbetlerine arkalarından ayaklarına değecekmiş hissiyle kulak misafiri olma duygusu paha biçilemezdi belirtmek isterim.  Oyuncuların doğallığı, Kütahya hanımlarının misafirperverliği, bir aşk mektubunun gizlenesi yeri, bir ceviz hikayesi ve müziğin sahneler arasında bir yudum çay keyfi tadı unutulmaz. “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” gerçek bir hayat hikayesi, herkesin bir zamanlar içinde olan tutkularının karaya vuruşunun ve her sonda yeni umutlarla donanmanın hikayesidir. Yaratıcılığı üstünlük isteyen bir senaristin gözüyle değil izleyicinin gözüyle ortaya konmuştur. 


KONUK YAZAR : SELVİ PINAR KANIK