15 Kasım 2014 Cumartesi

KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER YAPMAK




KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER DE YÜZEBİLİR

“Karpuz kabuğundan gemiye binersen çabuk inersin” tecrübesinin bir tokat gibi yüzüme çarpmasıyla sürüp giden,  bu tokadın hüznüyle gemileri yeniden inşa etmek için can attığım, Türk sineması sohbetlerinde adı geçtiğinde, içimin bir hoş olduğu filmdir.
Filmi, isminden tahmini duygularla izlemeye başladım. . .








Bir karpuz sergisi ve karşısında bir cenaze evi, karpuzcunun gözüyle görülen tabuttaki hareketlilik filmde binbir kurgu gerektirmeden yaratılan bir heyecana sebep oluyor. Ceviz yeme sahnesi ile devleşen, Recep’in annesinin filmleri yakmaya götürdüğü ve yaktığı sahnedeki gerilim ve filmin delisi Ömer ile dağılmayan ilgi…

Recep ile Mehmet sinemaya tutkulu iki iyi arkadaştır. Köyde yaşarlar ve kasabada yazları çalışmaktadırlar. Recep, karpuzcu çırağı; Mehmet ise berber çırağıdır.  Köylerinde terk edilmiş bir ahırda ise film projeksiyon makinası yapmaya çalışırlar. Bir gün Nezihe adında bir kadın karpuzcuya elinde tenekesiyle gelir ve karpuz kabuklarını ineklerine götürmek istediğini söyler. Recep’ e evini göstermek ister ve böylece Recep Nezihe’nin kızlarını görür. Kızlardan birisi Recep’ten büyük diğeri ise küçüktür. Recep, büyük kıza yani Nihal’ e aşık olur. Nihal ise annesinin ısrarıyla sık sık kahvaltıya getirilen Recep’ e ters davranır. Hesapta olmayan bu gönül hikayesi yeni gemiler inşa etmek için çok geçerli bir sebeptir.


İçerikten sıyrılıp öz duygularıma geçecek olursam; bu iki arkadaşın köy yolundaki sohbetlerine arkalarından ayaklarına değecekmiş hissiyle kulak misafiri olma duygusu paha biçilemezdi belirtmek isterim.  Oyuncuların doğallığı, Kütahya hanımlarının misafirperverliği, bir aşk mektubunun gizlenesi yeri, bir ceviz hikayesi ve müziğin sahneler arasında bir yudum çay keyfi tadı unutulmaz. “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” gerçek bir hayat hikayesi, herkesin bir zamanlar içinde olan tutkularının karaya vuruşunun ve her sonda yeni umutlarla donanmanın hikayesidir. Yaratıcılığı üstünlük isteyen bir senaristin gözüyle değil izleyicinin gözüyle ortaya konmuştur. 


KONUK YAZAR : SELVİ PINAR KANIK








Hiç yorum yok: