17 Eylül 2012 Pazartesi

BEFORE NIGHT FALLS

  

 Julian Schnabel in yönetmenliğini yaptığı filmde kızlarımızın çirkin ama karizmatik olarak betimledikleri Javier Bardem'i başrolde izlemekteyiz.Konusu kübalı eşcinsel şair ve yazar Reinaldo Arenas'in hayatini temel alan 'before night falls' Javier Bardem'e En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü' adaylığı getirmiş ancak o yıl Kevin Spacey 'American Beauty' ile ödülü hakkını vererek almıştır.

 Filmimiz Reinaldo Arenas'ın çocukluğunun geçtiği taşrada başlar ve 15 yaşına geldiğinde evden kaçarak o dönemde Küba'da diktatör yönetici olan Batista'nın yönetimine karşı ayaklanan 'Rebels'(Asiler) diye adlandırılan Fidel Castro'nun gerilla ekiplerine katılmasıyla devam eder.Karakterimizin taşradan kaçış sahnesinde neredeyse 2 dakika rolü olan Sean Penn'i görüyoruz ki kendisi yemeyip içmeyip İspanyol aksanı çalışmış olabilir bu rol için.Küba Devrimi'nden 2 sene sonra kahramanımız Havana'ya yerleşir ve burada Havana Üniversitesi'ne başlar.Önemli bir bilgi olarak şunu söylemek isterim;filmin büyük çoğunluğu Havana’da geçmektedir ancak Havana diye izlediğimiz şehir Meksika'nın Mexico City şehridir.

  Reinaldo'nun henüz çocukluk sahnelerinden de anlayabileceğimiz gibi kendisi eşcinseldir ve filmde Castro yönetiminde eşcinsel olmanın ne demek olduğunu gözümüze soka soka anlatmaktadır yönetmen.İnternetten okuduğum yorumlardan gördüğüm, tam da beklenildiği gibi yurdum insanı homofobik yapısıyla eşcinsel sahnelerden rahatsız olmuş , filmi yarısında terketmiştir.Javier Bardem ise oyunculuğunu konuşturup eşcinsel bir karakteri olması gerektirdiği gibi canlandırmış.Hani şu adamın gözüne sokulan eşcinsel tavırlar değil de ellerinin kibar duruşuyla ve hassas ince ruhlu bir adam oluşuyla karakterin feminenliğini ortaya koymuştur.Küba'da eşcinsel olmak kadar zor olan diğer bir şey ise yazar olmaktır.Şair ve yazar topluluklarının düzenledikleri toplantıların rejime karşıt olan düşünceleri kışkırttığı iddia edildiği için bu yazarlar şairler mahkemelerde yargılanmaktadırlar.Tabi bu baskı zulüm sahneleri bizlere ne kadar gerçeği yansıtıyor bilemeyiz , sonuçta filmde bir kapitalist-sosyalist karşılaştırması var.Filmin Amerika ayağında da kapitalist düzenin acımasız olan yanı abartılmadan gösterilmiştir.Filmin en  ağır aktığı hapishane sahnelerine gün gibi doğan Johnny Depp Bobon ve General olarak 2 farklı rolle resmen şov yapmıştır.

  Yönetmenin aynı zamanda heykeltraş ve ressam olması film karelerinin zaman zaman resim tablosu gibi görünmesine vesile olmuş.Benim açımdan film izlenmeye değer ve başarılı ancak kolay bir film değil.Ağır akış temposu yorabilir izleyeni ama kesinlikle izlenmesi gereken bir eser.

DAMLA

Hiç yorum yok: